Materyalistler
ezeli ve ebedi olduğuna inanmak istedikleri bir evrenin içinde,
tesadüflerin oluşturduğu bir dünyanın var olduğunu kabul ederler. Oysa
aklını kullanan, medeniyetler kuran, robotlar oluşturan, interneti
meydana getiren, tüm bunları görüp bunlardan faydalanan, anlayan,
düşünen, bunlar üzerinde yorum yapan, endişelenen, fedakarlık yapan,
manzaradan haz duyan, emek harcayan, en doğruyu bulmaya çalışan
olağanüstü niteliklerdeki insanın tesadüflerin eseri olduğunu kabul
etmek, kuşkusuz ki mantığa aykırıdır. Yeryüzünde var olan hiçbir canlı
tesadüfen oluşmadığı gibi, milyarlarca hücresiyle, her hücrenin
içindeki sayısız organeli ile, müthiş beyni ve olağanüstü sureti ile
insan da tesadüf değildir.
Materyalistlerin beklentilerinin aksine, yeryüzündeki hiçbir şey tesadüf değildir.
Eğer
insanın kendisinde, yaptıklarında ve başardıklarında tesadüf yoksa,
bunların tümünde bilinç var demektir. Eğer insan bilinç ile hareket
ediyorsa, bu bilinci onda var eden daha üstün bir bilinç olmalıdır. Bu
bilinç, insanın yaptığı, gördüğü, bildiği her şeyden üstün olmalıdır.
Bu bilinç, onu yoktan var eden, onu Kendisi'nden bir ruh ile yaratan Allah'a aittir.
İnsan,
eğer Allah dilerse güzellikten zevk alır. Allah dilerse keşişer yapar,
teknoloji icat eder. Eğer Allah isterse beste yapar, keman çalar, kitap
yazar. İnsan, eğer Allah dilerse sevinir, üzülür, zevk alır,
heyecanlanır, endişelenir, coşku duyar. Bir müzikten hoşlanması
Allah'ın dilemesiyledir. Bir güzelliği takdir etmesi Allah'ın
dilemesiyledir. Güzel manzaradan, güzel kıyafetten, güzel davranıştan,
çiçekten, tavşandan, bir tablodan, pastadan hoşlanması Allah'ın
dilemesiyledir. Eğer Allah dilemezse, bu hislerin ve bu yeteneklerin
hiçbirine sahip olamaz.
Bunları
yapan madde değildir. İnsanın beynindeki hücreler değildir. İnsanın
yediği yiyeceklerin dönüştüğü proteinler değildir. Bunları yapan
insanın beyni değildir. Beyin sevgi duymaz. Beyin müzikten zevk alma
yeteneğine sahip değildir. Beyin, küçük bir sincabın telaşlı
görüntüsünü izleyerek buna şefkat duymaz. Beyin özlemez. Beyin sadakat
duymaz, vefa göstermez. Beyin ilkokula başladığı günü hatırlayıp bundan
dolayı heyecan duymaz. Beyinde sadece yağ, su, protein ve diğer
kimyasallar vardır. Özleyen, seven, sevinen, utanan, hatırlayan beyin
değildir. İnsan; ruhuyla sever, sevinir, özler, şefkat duyar. İnsan,
Allah'a ait ruhun varlığı ile insandır.
Kişi,
ruhun varlığını kabul etse de etmese de, dünyada bedenini bırakacak ve
bir ruh olarak ahirette Allah'ın huzurunda hesap verecektir. İman
edenler, Allah'tan bir ruh olduğuna inananlar, inkarcılar,
materyalistler, Darwinistler, yaşamı boyunca ruhun varlığına karşı
mücadele içinde olanlar, "bir nöron yığınından ibaretiz" diyenler,
"ahiret yoktur" diyenler, "madde tektir ve mutlaktır" diyenler,
kısacası yeryüzünde yaşamış istisnasız her insan, her ruh, Allah'ın
huzurunda hesap verecektir. Her biri, yapıp ettiklerini eksiksiz olarak
karşılarında bulacaklardır. Her biri üzerinde adaletle hüküm
verilecektir. Bir kişi, eğer bu gerçeğe sadece %1, hatta %0.1 kadarlık
bir ihtimal veriyorsa, ahiret gerçeği konusunda "acaba" diye bir şüphe
duyuyorsa, onun artık kendi yanlış inançlarını bir kenara bırakması ve
Rabbimiz olan Allah'a yönelerek kendi ahireti için elinden geleni
yapması gerekmektedir. Dünyada olduğu sürece, düştüğü hatadan daima
geri dönme imkanı vardır. Allah ayetlerinde şöyle buyurur:
Bizim
ayetlerimize iman edenler sana geldiklerinde, onlara de ki: "Selam
olsun size. Rabbiniz rahmeti Kendi üzerine yazdı ki, içinizden kim bir
cehalet sonucu bir kötülük işler sonra tevbe eder ve (kendini) ıslah
ederse şüphesiz, O, bağışlayandır, esirgeyendir." (Enam Suresi, 54)
Kötülük
işleyip bunun ardından tevbe edenler ve iman edenler; hiç şüphesiz
Rabbin, bundan (tevbeden) sonra elbette bağışlayandır, esirgeyendir.
(Araf Suresi, 153)
Dünya
hayatı, geçici bir kalış yeridir. Dünyaya ait her şey geçicidir.
Dünyada insana ait hiçbir şey gerçek değildir. Bu dünyayı gerçek
sanmak, insanın gördüğü bir rüyayı gerçek zannederek tüm varlığını ona
kanalize etmesi ve başka her şeye gözlerini ve ruhunu kapaması gibi bir
şeydir. Yegane Varlık Allah'tır. Tek gerçek Allah'tır. Darwinizm
yıkılmış ve materyalizm ölmüştür. Allah'ın Yüce Varlığı'nın kabulü, tüm
batıl dinlerin sonudur. Elinizdeki kitabın amacı, tüm insanları bu
gerçeği görmeye davet etmektir. Kuşkusuz, "... Ancak temiz akıl sahipleri öğüt alıp düşünebilir" (Rad Suresi, 19).
Ana Sayfa
|